Kontrollü Sosyal Hayat Nehrinde “Diğerleriyle Yüzmek”

Yazar: Cansu Ağırbaş

Tarih: 8 Haziran 2020

Okuma Süresi: 2dk

Tüm alışkanlıklarımızı, hayatımızda durmaz dediğimiz ne varsa durdurarak tüm ritmimizi değiştiren bir süreç ile karşı karşıyayız aylardır: Hem de hiç beklemediğimiz bir zamanda.

2020 yılı başında kimimiz iş hayatımızda belki de bir dönüm noktasındaydık. Kimimiz yeni bir göreve başlıyorduk, kimimiz anne-baba kimliklerine kavuşarak yepyeni bir sorumluluğa adım atacaktık, kimimiz ise hayallerinin peşinden yolculuklara çıkıyordu ki “durduk”. Hem kişisel hem de kariyer hayatlarımız bir anda büyük bir belirsizliğe girdi, planlarımıza kocaman bir balta indi ve biz zorunlu olarak “durduk”.

Herkes kendine göre tecrübeler edindi. Bu tecrübeleri sayısız sosyal medya hesabından, sayısız yorumla veya video ile görüntüledik. O yüzden belki de yanımıza kar kalacak olan bireysel tecrübelerimiz bir kenara, pandeminin yol açtığı bütünsel bir alana göz çevirmeli: “kitlesel hareket etme güdüsü”.

Özellikle Y ve Z kuşaklarının ortak bir amaç için bir araya geldiği kolektif eylemleri sıkça deneyimlediğini söyleyemeyiz. O yüzden kitlesel hareket etme; özgürlüğüne, fikirlerine, zihninin yoluna düşkün olan bu kuşaklardaki bireyler için belki çok daha zor oldu. Müdahale edilemeyen bir durumu düzenleyebilmek için tüm kuşaklar, dünya olarak ilk kez durma eylemini bir arada gerçekleştirmeye çabaladık. Kitlesel hareketlerin temelinde olduğu gibi bu süreçte de bireyin kendisine düşen rol oldukça büyüktü, halen de öyle. Çünkü “yeni normal”imiz aslında henüz hayatlarımıza tam olarak işlemiş değil. Bu kısa süreçteki deneyimlerimiz ve her geçen gün değişen gündemimiz gösteriyor ki; bir bütün olarak durma eylemiyle başlayan yeni hayatlarımız, yine değişecek. Özetle sabit bir “yeni normal”imiz yok. Zira insan olmanın doğasında bir sabitlik yok…

Bu hareketlilik terminolojimize de yansıdı. Her gün hayatımıza giren yepyeni kalıplarımız var: “Evde Kal, “Yeni normal”, “Artık eskisi kadar yakın olamayız!”, “Kontrollü Sosyal Hayat”. Şimdilerde birçok kurumun evden çalışmayı bırakması, karantina sürecinin (en azından bir süreliğine) durmasıyla yeni kontrollü hayatımıza alışmaya çalışıyoruz. Bu kavramsa, aynı diğer yenilerimizde olduğu gibi tek bir yoldan geçiyor; “kitlesel hareket”. Çünkü eskiyi değiştirmek için radikal bir şekilde birlikte hareket etmediğimizde aslında değişime giden yolumuzu her geçen gün uzatıyoruz. Bir nevi değişime direniyoruz.

Heraclitus “Hiç kimse aynı nehirde iki kez adım atamaz; çünkü su aynı su değildir ve o insan aynı insan değildir.” der. 2020’yi muazzam bir değişim yılı olarak kabul ettiğimize göre içinden geçtiğimiz her yeni süreçte bizlerin de değiştiğimizi kabul etmesi önce mental anlamda kıymetli. Tabii hepimizin hayatını etkileyen sonuçlar adına bu kitlesel hareketle uyumlanmak hayati önem taşıyor. Madem 4 ay önceki aynı biz değiliz, her an değişen hayatlarımız, terminolojimiz var; o halde direnmek yerine nehirdeki diğerleriyle yüzmeyi öğrenmek nasıl olur?

Direnmeden, birlik ve sağlıkla…